İnsanın mutluluk arayışı, zamandan ve mekandan bağımsız, bir salgın hastalık gibi, tüm dünyada, tüm dinlerde, tüm ırklarda...
Tüm insanlığın tek geçerli ortak noktası...
Bir çok konuda çatışma içerisinde olsak da, aslında hepimizin tek ortak paydası...
Mutluluk Arayışı
Oysa salt mutluluk veya mutsuzluğun aslında var olmadığını, hayatın mutluluk ve mutsuzluk anlarının bir bütünü olduğunu kabullendiğimizde gerçek huzura ve iç dengeye ulaşabiliyoruz.
Çevreme baktığımda sıkça duyduğum sorular, serzenişler... "mutlu olmayı hak etmiyor muyum?" / "mutlu olmak için ne yapmalıyım?" / "ne yaparsam yapayım kendimi yeterince mutlu hissetmiyorum"
Peki cevabı nedir? En bilgelerde mi saklı? Yoksa cevap verilemez bir soru mu?
Evet bir cevabı var, öncelikle mutluluk takıntısından kurtulmamız gerekiyor. Hayat mutluluk takıntısıyla ziyan edilmeyecek kadar kısa.
Bize sürekli olarak empoze edilen, "hep mutlu ol", "umarım çok mutlu olursunuz", "sen mutlu olmayı hak ediyorsun" telkinlerinin yapmacıklığını görmeli ve bu telkinlere nazik bir gülüşle karşılık verip, yaşam gayemiz yapmamalıyız.
Eğer bu tuzağın içerisine düşersek ne mi olur?
Düzenin istediği oyunu oynamaya başlarız, mutluluk arayışı bizi irademizin gücüne veya güçsüzlüğüne bağlı olarak farklı tüketimlere yöneltir, girdabın içerisine çekilerek sistemin arzuladığı oyunculardan biri haline geliriz. Sahte ve yapmacık yönlendiricilerin, danışmanların, uzmanların veya adları her neyse, hayatımızı yönlendirmesine izin verir, onlara hem maddi hem manevi olarak borçlanmaya başlarız.
İşin özünde hiç doymak bilmeyen tarafımız midemiz değil, ruhumuzdur.
Ve ruhumuz da aynen midemiz gibi mutlak bir diyet hali içerisinde yer aldığında formumuzu koruyabiliriz.
Öncelikle hayatımızda kendimize koyduğumuz hedeflerden bir kısmının gerçekleşeceğini ve bir kısmının ise her zaman hayal olarak kalacağını kabullenerek işe başlayabiliriz.
Çünkü elde ettiğimiz her maddi varlığın veya kazandığımız her başarının bir üst seviyesi mutlaka vardır.
İnsan olarak hedefsiz yaşayamadığımız gibi, herhangi bir hedefimizden arzuladığımız sonucu alamadığımız zaman, elimizde kalanla yetinmeyi başarabilmek, aslında kendimize verebileceğimiz en büyük ödüldür.
Bu sayede gerçekleşmiş olan durumumuz beklediğimiz durumumuzla ya eşit olacak veya gerçekleşen durum beklenen durumumuzun üzerinde yer alacaktır. Mutluluğun en geçerli ve basit formüllerinden birisi budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder