28 Temmuz 2014 Pazartesi

GEZİ SAVAŞLARI

Yazıya başlamadan hemen önce, yazının başlığına kısaca açıklık getirmek isterim, burada incelenecek konuların 2013 Haziran ayında yaşanan Gezi Parkı olaylarıyla ilgisi bulunmamaktadır.

Burada anlatılacak olanlar hepimizin bir şekilde, farkında olarak veya olmayarak içerisine çekilmiş olduğumuz, sosyal medya tarafından da tetiklenen Gezi Savaşlarıdır.

Peki Gezi Savaşları ne anlama geliyor? Ve biz Gezi Savaşlarının içerisine nasıl dahil oluyoruz?

Gezi savaşları, sosyoekonomik statülerden bağımsız olarak, toplumun her kesiminden ve her yaş grubundan insanın kolayca kendini kaptırabileceği bir oyun, hatta bir bağımlılık. Bu bağımlılığı yaratan ise, insanların birbirlerini takip etme ve gözetleme dürtülerinden faydalanan, mobil yapıya sahip lokasyon bazlı sosyal medya uygulamalarıdır.

İnsan doğası gereği gezmek, görmek ve keşfetmenin arayışında olan bir varlıktır, oldukça insancıl bir eylem olan bu keşif duygusu, modern insanın ortaya çıkışıyla birlikte tarih sahnesinde yerini almaya başlamış, ve günümüze kadar da artan bir ivmeyle varlığını sürdürmüştür.

Modern insanın en güncel uzantısı olan teknolojik insan ise, keşif duygusunu kendisine sunulan akıllı telefonlar, yüksek çözünürlüğe sahip mobil kameralar ve mobil cihazlara yüklenen lokasyon destekli yazılımlar ile farklı bir boyuta taşımıştır. Artık gezme görme ve keşfetme ihtiyacı sosyal bir statü sembolü haline gelmiş, tırnak içerisinde söylemek gerekirse getirilmiştir.

Günümüzde teknolojik insan, gezdiği ve gördüğü yerleri, foursquare ile etiketliyor, instagram ile özenle filtrelediği fotoğrafları paylaşabiliyor, facebook sayfasında kendi duvarında gezgin yaşam deneyimlerini takipçilerinin beğenisine sunabiliyor ve tüm bu uygulamaların birbirleriyle olan entegrasyonu sayesinde  yaşam deneyimlerini sürekli ve düzenli bir şekilde çevresiyle paylaşabiliyor.

Aslına bakarsanız, başlangıçta bu durumu yeni normal olarak benimsiyor ve kimseye bir zararı olmadığını düşünüyordum, ta ki bu paylaşımların gerçek nedenini keşfedene kadar.

Bizler istisnasız bir biçimde birbirimizin hayatına ilgi duyarız, yakın ve uzak çevremizin yaptıkları eylemler bizi ilgilendirir. Bir arkadaşımız tarafından yapılan bir paylaşımı "like"layarak karşılığında bizim ilerleyen zamanlarda yapacağımız bir gezimizden paylaşımlarımızın bu arkadaşımız tarafından "like"lanmasını bekleriz. Alınan "like" adedi zaman içerisinde bizi tatmin eden bir sosyal statü sembolü haline gelir. Ve bu işin temelinde de olduğumuz yerler, bulunduğumuz mekanlar ve yaşadıklarımızı gösterme arzusu yatar.

Yaptığımız  üst düzey bir gezimizin paylaşımıyla bir anda yüzlerce kişinin ekranlarına düşmeyi başarırız ve alacağımız "like" adetleri bize anlık bir tatmin duygusu yaşatır. Fakat unutmamamız gereken, bu paylaşımı gören bir çok kişinin maddi ve manevi imkanlarıyla bizim yaşam deneyimlerimizden uzak olma ihtimalleridir, yediğimiz kaliteli bir yemek, yüzmekte olduğumuz serin sular o anda bize istediğimiz "like"ı veren fakat ofis ortamında veya aklımıza bile gelmeyecek bir durumda olan bir arkadaşımız tarafından pek de gönülden gelmemiş olabilir.

Fakat bu durum bizi hiç ilgilendirmez, biz o anda hak ettiğimizi yaşamaktayızdır, ve hakkımız olanı, tüm dünyaya, en azından kendi sanal dünyamıza haykırarak tepkilerini ölçmek isteriz. Aslına bakarsanız amacımız çevremizi içinde bulunduğumuz duruma özendirmek ve onları da Gezi Savaşlarının içerisine çekmektir. Ve genelde de bunda başarılı oluruz, çünkü Gezi Savaşlarının içerisine dahil olmak 18-40 yaş aralığında yer alan orta ve orta üst sınıflar için yeni normaldir.

Bu durum, yukarıda kısaca özetlendiği gibi, sosyal medya araçlarıyla beslenir ve çığ etkisiyle gelişerek, gezi savaşlarına sürekli yeni bireyler dahil edilir. Toplum tarafından yeni normal olarak algılanan Gezi Savaşları, yine toplumun geniş bir kesimi tarafından benimsenir ve teşvik edilir. Gezi Savaşları kapsamındaki bu tarz yaşam deneyi paylaşımlarına karşılık, bireysel olarak yapılan iyilikler, gönüllü yardımlar, ve benzerlerinin gösterilmesi zaten doğası gereği ayıp olarak kabul ediliyor, ve çok sınırlı olan insani hareketler özellikle mobil sosyal medya uygulamalarında kendilerine yer bulamıyor.

Taklit kültürü, sunulan bu sanal dünyayla birlikte, daha bencil ve daha fazla ben merkezcil bireysel aktivitelerin tetiklenmesine olanak tanır, yeni pazarlama araçları da büyük bir coşkuyla bu aktivitelerin gelişmesine hizmet eder, Gezi Savaşlarıyla ne kadar çok yaşam deneyimi paylaşımı sağlanırsa, daha fazla insan bu deneyimlere öykünecek, turizm sektörü başta olmak üzere, hizmet sektörünün farklı kolları ekonomik faydalarını fazlasıyla sağlamış olacaklardır.

Gezi Savaşları olgusu, veya siz adına her ne derseniz deyin, artık yaşamımızın içerisine yerleşmiş durumdadır. Kısa vadede bu olgu aynı şekilde ve gelişerek varlığını sürdürecektir, bununla birlikte gerçek insani faaliyetlerde bulunanların da yaşam deneyimlerini hiç utanmadan ve gururla paylaşmaları daha fazla insanı taklit kültürüyle, Yardımlaşma Savaşı içerisine çekebilir.

Gezi Savaşları asla bitmez, dünya var olduğu sürece farklı formlarda devam edecektir, fakat biraz azalması hepimizin hayrına olacaktır.

28 Şubat 2014 Cuma

YAPIŞKAN FİKİRLER VE ŞEHİR EFSANELERİ

Bir fikriniz mi var? Üstelik bu fikriniz dijital dünyayla mı ilgili? Bu durumda benim de size bir soru sormam gerekiyor; Kimin yok ki?

Evet gerçekten de fikirlerin havalarda uçuştuğu bir dönemde yaşıyoruz, sosyal medya, geleneksel medyayı akıl almaz bir hızda yenilenmeye sürükledi ve oyunun kurallarını kökten değiştirdi. Artık fikir geliştirmek ve bu fikirleri satmak sadece reklam ajanslarının veya çok uluslu büyük şirketlerin tekelinde olan bir olgu değil. Herkes kendi ölçeğinde fikirler geliştiriyor, ve fikirlerini satmaya çalışıyor.

Bu noktada akla önemli bir soru geliyor; "Yapışkan fikirler nasıl yaratılır? Ve nasıl birer şehir efsanesine dönüşürler?"

Chip ve Dan Heath kardeşler, "İşte Bu Fikir Tutar!" adlı kitaplarında, Malcolm Gladwell'in 2000 yılında yazdığı "The Tipping Point(Eşik Noktası)" kitabında ortaya atmış olduğu "Yapışkanlık Faktörü" kavramını bir adım ileriye götürerek, başarılı fikirlerin 6 ortak özelliğini tanımlıyorlar.

Bu özellikler;
  • Basitlik 
  • Beklenmediklik
  • Somutluk
  • Güvenilir Olmak
  • Duygulara Hitap Etmek
  • Bir Hikayeye Sahip Olmak
şeklinde sıralanıyor.

Bugüne kadar hem şahsıma ait olan hem de ekibimde yer alanlar veya iletişim halinde olduğum kişiler tarafından önüme getirilen fikirleri göz önüne aldığımda şunu söyleyebilirim, bu formül oldukça basit olmasına rağmen gerçekten işe yarıyor.

Konu hakkında daha fazla bilgiye sahip olmak isteyenlerin her iki kitabı da edinip okumalarını önerebilirim, formülü test etmek içinse gerçek hayatta işe dönüşmüş bir fikre birlikte uygulayarak sonuçların nasıl oluşacağını görebiliriz.

6 özelliğe uyumluluğunu test edeceğimiz fikre gelince, biraz klişe olsa bile, neden herkeste kolaylıkla bir çağrışım uyandıracak olanı denemiyoruz? Evet doğru tahmin ettiniz, Facebook'tan bahsediyorum.

Facebook fenomeniyle ilgili kitaplar yazıldığını ve filmler çekildiğine düşünürsek, kulaktan kulağa yayılması esnasında ortalıkta dolanan şehir efsanelerini de göz önüne alırsak, başlangıç için kullanabileceğimiz ve işimize yarayacak bir örnek olacağını düşünebiliriz.



Basitlik - 2004 yılında Facebook'un ortaya attığı fikir, yıllar içinde eklenen bir çok fonksiyon ile gelişerek farklı bir noktaya gelmiş olsa da, özünde basittir, ve amacını tam olarak anlatır, hatta bu güne kadar gösterdiği tüm değişikliklere rağmen hala "çekirdek" fikir değişmemiştir. "TheFacebook is an online directory that connects people throught social networks from colleges". Fikir net bir şekilde tanımlanmıştır, insanları birbirlerine bağlayan online bir araç. Yatırımların gelmesi ve ekibin genişlemesiyle sürekli olarak sistem yeni özelliklerle gelişse de, çekirdek fikir hiç bir zaman değişmemiştir.

Beklenmediklik - Facebook'u gerçek anlamda yapışkan bir fikre dönüştüren ve diğer sosyal ağ sitelerinden ayrışmasını sağlayan özellik ise "News Feed" ekran yapısı olmuştur, Facebook sürekli beklenmedik sürprizler yapsa da,  News Feed yapısını kurması ve üyelerini bağlı oldukları diğer üyelerin yaşam deneyimleri hakkında düzenli olarak bilgilendirmeye başlaması, sosyal ağ siteleri pazarındaki ilk beklenmedikliği olmuştur. Bu beklenmedik hareket insanoğlunun en büyük zaaflarından olan, çevresindekileri gözetlemek ve kendi yaşantısını çevresindeki insanların yaşamlarıyla mukayese etme arzusuna hizmet etmiş, ve hedefi on ikiden vurmuştur. Halen eskimeyen ve kullanımı devam eden başlıca özellik de budur.

Somutluk - Facebook 2004 senesinde bir Harvard  öğrencisi tarafından, Harvard'ın öğrenci yurdundaki bir odadan yayına alındığında, tanımlaması "TheFacebook is an online directory that connects people throught social networks from colleges" şeklinde yapılmaktaydı, hatta asıl ilginç olanı ilk versiyonunda daha da kapalı bir yapıya sahipti, ve sadece harvard.edu uzantılı e-posta adresine sahip olanlar tarafından giriş yapılabilen bir platformdu, kavramlar oldukça soyut görünüyor değil mi? Peki size Facebook'un büyümeye başladığı dönemlerde, başarılı fikirlerin ortak özelliklerinden olan "Somutluk" üzerinde de durulduğunu ve "Somutluk" sayesinde gerçek bir genişleme trendi yakaladığını söylesem? Bu durumu basit bir örnekle inceleyelim, "online directory" - "online bir insan kataloğu" kavramları size ne ifade ediyor? Kafanızda nasıl bir çağrışım yapıyor? Eminim oldukça soyuttur. Peki bir kaç hafta önce arkadaşlarınızla geçirdiğiniz güzel bir doğum günü yemeği, sizin için kesilen ve üstünde resminizin olduğu kocaman bir pasta? Şimdi biraz somutlaşmaya başladığımıza eminim. Varsayalım henüz üye olmadığınız Facebook isimli bir siteye üye olan bir arkadaşınız doğum günü partinizden bir resminizi Facebook'a ekledi, ve sizi de bu resim içerisinde etiketledi (veya jargona uyarak tagledi de diyebiliriz), ve  size de otomatik bir e-posta ile doğum günü partiniz Facebook'a üye olan bu arkadaşınız tarafından hatırlatılmış oldu, artık kavramlar çok daha somut, arkadaşınızın size "Ben bir online insan kataloğu buldum sen de gelip üye olup bakar mısın?" demesinden çok daha etkili bir yol.

Güvenilir Olmak - Facebook bu gün geldiği noktada bir dünya devine dönüşmüştür, bunun sonucu olarak sürekli eleştirilere uğramakta, güvenlik protokollerini güncel tutmaya ve ihtiyaçlara göre yeni güvenlik protokolleri geliştirmeye çabalamaktadır. Çünkü "Güvenilir Olmak" ilkesinden bir kez saparlarsa bir daha geri dönüşün zor olacağını tahmin etmektedirler.
Devasa boyutlara ulaştığınızda "Güvenilir Olmak" olgusu gittikçe daha zor bir hal alsa da, şu an konumuz başarılı fikirlerin yaratılması olduğuna göre, ilk ortaya çıktığı 2004 yılına geri dönelim, ve yine basitlik kavramında gördüğümüz tanıma bir kez daha bakalım  "TheFacebook is an online directory that connects people throught social networks from colleges". Dikkat ettiğiniz üzere, sosyal network oluşturma kavramını özel kolejlere indirgiyor, yani sadece o koleje ait e-posta adresine sahipseniz giriş yapabiliyorsunuz, ve bu durum başarılı fikirlerin ortak özelliklerinden "Güvenilir Olmak" tanımına hizmet ediyor. Sosyo ekonomik açıdan birbirlerine yakın olan insanlar güruhu, yani bildiğiniz kişiler ile güvenilir bir ortam yaratma olgusu.

Duygulara Hitap Etmek - Facebook'un kuruluş hikayesinin konu alındığı 2010 yılında gösterimde olan "The Social Network" filmini izleyenler veya filme ilham veren  "The Accidental Billionaires" kitabını okuyanlar ana hikayeyi bilirler. Özetlemek gerekirse; bir Harvard öğrencisi, kendisini terk eden eski sevgilisinden intikam almak için önce bir blog yazısı yayınlar, daha sonra basit bir site kurarak Harvard sunucularını çökertecek bir trafiğe erişir, ve gelişen olaylar ağının sonunda TheFacebook isimli bir sosyal ağ sitesi bularak dünyanın en zengin milyarderi konumuna gelir. Evet kısaca özetlersek kurgu bu şekildedir, aşk ve sonrasında gelen intikam duygusuyla ortaya çıkan bir fikir, tam tahmin ettiğiniz gibi başarılı bir fikrin ortak özelliklerinden olan duygulara Hitap Etmenin tam karşılığı.

Bir Hikayeye Sahip OImak - Facebook fikrinin Duygulara Hitap Etmeyi nasıl başardığını incelerken dikkat ettiğiniz gibi, fikrin özüne bir aşk ve intikam hikayesi serpiştirilmiş, ve bu hikaye kulaktan kulağa yayılma etkisini de kullanarak, kısa sürede bir şehir efsanesine dönüşmüştür. Başarılı fikirlerin altında bilinçli olarak yaratılan veya bilinçsiz bir şekilde ortaya çıkan bir hikayenin olduğuna çok güzel bir örnek.


Gördüğünüz gibi Facebook - başarılı fikir testinin tüm aşamalarından geçti. Yukarıdaki açıklamalarda Facebook'un bu gününe hiç değinmediğimi fark etmişsinizdir, benim teste tabi tuttuğum 2014 model milyar dolarlık Facebook.com değildi, 2004 model olan ve Harvard'lı bir öğrenci tarafından, yurt odasında geliştirilen TheFacebook.com'du. Bir kez daha yinelemek isterim ki Facebook örneğini kullanma nedenim, herkesin kolayca içine girebileceği bir örneği ele alarak, örnek vakamızın 6 farklı maddeden hangilerini sağladığını hangilerini ise sağlamadığını görmekti.

Pratik yapmak isterseniz, aklınıza gelecek olan piyasadaki bir çok dijital projeyi bu 6 madde yönünden inceleyebilir, kendi fikirlerinizi de yine bu 6 maddeyi göz önüne alarak basit bir teste tabi tutabilirsiniz.

Sonuçlarla ilgili olarak yorum yazmaktan ve iletişime geçmekten çekinmeyin.

Kim bilir? Belki bir sonraki mükemmel fikrin sahibi içinizden biridir.

14 Şubat 2014 Cuma

İYİ HUYLU HIRS & KÖTÜ HUYLU HIRS

Günümüz dünyası ve yeni ekonomik düzen, insanların eskisine göre daha hırslı ve öz güven sahibi olmasını gerektiriyor. Fakat burada gözden kaçırılan bir nokta yer almakta, hırsın 2 farklı çeşidi olduğunu bilmemiz, hangi tür hırsa sahip olduğumuzu tespit etmemiz, ve adımlarımızı bu tespitin ışığında atmamız gerekiyor.

Bunlardan ilkini  İYİ HUYLU HIRS ikincisini ise KÖTÜ HUYLU HIRS olarak tanımlayabiliriz.

İYİ HUYLU HIRS, özellikle iş yaşantınızda, ister girişimci olun isterse profesyonel bir çalışan, başarı yolunda size hizmet eden, en önemli silahınızdır. Yeterli seviyede hırsa sahip değilseniz, yeteneklerinizi geliştirmeye ve kendinizi yenilemeye ihtiyaç duymazsınız, bu durumun doğal bir sonucu olarak, rutin işleri üstlenmek suretiyle, bir kısır döngü içerisine çekilmeniz olasıdır. İYİ HUYLU HIRS yaşam enerjiniz üzerinde de olumlu etki yaparak ileriye dönük kendinize yatırım yapma girişimlerinizi de tetikler ve gelişmenize katkı sağlar. Tüm bu nedenlerden ötürü, gözünüzü karartmayan ve sizi doğru hedeflere yönlendiren bir miktar hırsa sahip olmanız özellikle girişimcilik alanında, ve tabi ki kurumsal hayat içerisindeki kariyer planlamanızı yaparken size yardımcı olacaktır.

KÖTÜ HUYLU HIRS ise hem girişimciler hem de profesyonellerin kolaylıkla kapılabilecekleri ve içinden çıkmakta zorlanacakları bir tuzaktır. Hayatın her alanında olduğu gibi iş yaşantısında da, güçlü bir görüntü sergilemek, ölçüyü kaçırmadan belli seviyede saldırgan tutum içerisinde bulunmak, bilgi düzeyinizi olduğundan bir miktar fazla göstermek, basamakları ikişerli adımlarla tırmanmak için ekstra efor sergilemek KÖTÜ HUYLU HIRS sahibi kişilerin ortak özellikleri olarak karşımıza çıkar. KÖTÜ HUYLU HIRS içimizi kemiren ve bizi çıkmaz yollara sürükleyecek bir açmazdır. Rekabetin yoğun, plazaların yeterince kalabalık ve yukarıdaki koltukların sınırlı olduğu bir dünya düzeni içerisinde bu açmaza kapılma olasılığımız da yüksektir. KÖTÜ HUYLU HIRS her an benliğimizi sarabilir; akranlarımıza karşı göstereceğimiz kıskançlık, hedefsiz ve amaçsız bir çalışma temposu, ulaşmamızın yıllar alacağı mevkilere kısa yoldan erişme saplantısı gibi farklı formlarda kendini gösterebilir.

Peki bu noktada yapılması gereken nedir?

Öncelikle KÖTÜ HUYLU HIRSLARIMIZI, İYİ HUYLU HIRSA çevirme çabası içerisine girebiliriz, daha yukarıları ve kendimiz için daha iyi olanı hedeflerken, bir yandan içinde bulunduğumuz durumla ilgili olarak şükran göstermeyi deneyebiliriz, çünkü iyi durumların daha iyisi olduğu gibi, kötü durumların da daha kötüsü vardır.

Hedeflerimizi belirlemek, ve belirlemiş olduğumuz hedeflere bizi götürecek meziyetleri elde etmek için çaba göstermek de kendimize yapacağımız bir başka iyilik olacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta hedeflerin gerçekçi olarak belirlenmesi, ve düzenli aralıklarla revize edilmesidir.

İşin özüne geri dönersek, yaşam kalitemizi yükseltmenin, ve iç huzura erişmenin yolu KÖTÜ HUYLU HIRSLARIMIZI törpülemek, ve İYİ HUYLU HIRSLARIMIZA yatırım yapmaktan geçiyor.