Bu gün size bir öneride bulunacağım, içinde bulunduğunuz sosyal ağları, iş ağlarını, kariyer sitelerini gözden geçirin, arkadaşlarınızın, yakın çevrenizin ve onların çevresindekilerin ünvanlarına bakın, eminin bir çok CEO ve Co-Founder'a rastlayacaksınız, en azından listelerinizde onlarca müdür ve proje yöneticisi göreceksiniz.
Bunun neresi kötü diye düşünebilirsiniz, haklısınız da, tabi ki kötü bir tarafı yok, girişimcilik bir ülke ekonomisinin en önemli can damarıdır, ortada ne kadar çok CEO ve Co-Founder varsa girişimcilik altyapısı da o kadar gelişmiştir diye düşünebilirsiniz. Girişimciliğin teşvik edilmesi de çok doğru bir politikadır. Fakat eğer girişimciliğin ve buna bağlı olarak yatırımcılığın artı yönlerini gösterip, zorlukların üstünü örtersek, işi basite indirgemiş oluruz, bu durumda da altyapısı yetersiz binlerce ünvan sahibini, bu zorlu yolculuklarında ünvanlarıyla baş başa bırakırız.
Şimdi konuya farklı bir açıdan bakalım, "Baby Boomer" jenerasyonu ve "Generation Me" arasındaki uçurumu kısaca gözden geçirelim, böylece günümüzde neden her yer CEO her yer Co-Founder, çok daha iyi anlamış olacağız.
Baby Boomer jenerasyonu, yani 1946-1964 yılları arasında, büyük savaşların ardından dünyaya gelen neslin dünyaya bakış açıları ve beklentileri bizim dünyaya bakış açımız ve beklentilerimizden oldukça farklıydı. "Baby Boomer"lar dünya üzerindeki varlıklarını bizler kadar çok sorgulamadılar, onlar için ünvanlar bizim için olduğu kadar önem taşımıyordu, yaşama gelme amaçları netti, güvencesi olan bir işe sahip olmak ve bir aile kurmak. Yaşamdan beklentileri bu kadar basite indirgenmiş bir nesil, amaçlarına bizlerden daha kolay ulaşabiliyor, ve çok daha mutlu olabiliyordu, zaten yetiştirilme tarzları da buna müsaade ediyordu.
Zamanla "Baby Boomer"lar büyüdü, güvenceli işlerine ulaştılar, ve ailelerini kurdular, bu kez ebeveyn olma sırası onlardaydı, aile planlaması ve doğum kontrolü olanakları gelişmişti, kendi seçtikleri eşleriyle kurdukları mutlu birlikteliklerden, çocuklar dünyaya gelmeye başladı, kendi ebeveynlerinden görmedikleri ilgiliyi, çocuklarına fazlasıyla gösterdiler, her çocuk kendi ailesi içerisinde bir stardı, aralarındaki tek fark ise, 70li yıllarda doğanların starlık düzeyi 80li yıllarda doğanların starlık düzeyinden ve 80li yıllarda doğanların starlık düzeyi 90lı yıllarda doğanların starlık düzeyinden düşüktü, bu da teknolojinin ilerleme hızı göz önüne alındığında beklenen bir durumdu. Fakat ne olursa olsun hepimiz ben neslinin yani "Generation Me"nin birer parçasıydık. Toz pembe bir dünyanın hayalleriyle donatılmış, şişirilmiş egolarımızla birlikte, tek ve benzersizdik, her şeyi başarabilir, ne istersek olabilirdik.
Zaman bir kez daha hızla ilerledi, Ben neslinin mensupları da büyüdü ve hayata atıldı, kariyerlerini çizme, kendilerini gerçek hayatta ifade etme vakti gelmişti. Dünün starları, farklı üniversitelerde farklı disiplinlerde eğitimler aldılar, bir çoğu tek bir üniversiteyle de yetinmedi ve yüksek lisansla eğitim hayatlarını taçlandırdılar. İş hayatında yer almaya hazırdılar.
Generation Me mensupları, Baby Boomer'lardan ve diğer ara nesillerden farklı olarak itaat etmeye müsait değildiler, bu durum kesinlikle Generation Me mensuplarının kabahati değildi, yetiştirilme tarzının, genel konjonktürün doğal bir sonucuydu, böyle bir neslin ünvan ve mevki bağımlılığının olması da kaçınılmazdı.
Oysa iş hayatı doğası gereği, sabretmeyi gerektiren bir yapıda dizayn edilmişti. Kapitalist düzende basamakları birden bire tırmanmak ve zirveye ulaşmak ancak milyonda bir gerçekleşecek bir olasılıktı, öncelikle en alt katmanlardan başlamak ve toz yutmak gerekiyordu, yani gerektiği ölçüde ara eleman olunmalı ve yapılan iş her neyse en ince detayına kadar öğrenilmeliydi.
Fakat ben neslinin mensupları ara eleman olmayı, üreten olmayı, bilfiil çalışmayı red etmeye programlıydılar, kimse yönetilmek istemiyordu. Tabi ki bir çoğu para kazanmak amacıyla ara eleman olmak zorundaydı, bu konumda olanlarsa aslında kendilerinin hakkı olan üst mevkilerde yer alamamanın verdiği karamsar bir ruh hali içerisine girebiliyordu. Bu yüzden işletmelerde yeni yeni ünvanlar ve mevkiler oluşturulmaya başlandı, maddi olarak tatmin edilemeyen bir çok çalışan, bazı hayali mevkilerle tatmin ediliyordu.
Şimdi yazının en başına dönersek, ve tüm anlatılanları özetlersek, etrafınızda bu kadar fazla CEO ve Co-Founder bulunmasının nedeni, ben nesli olarak özgürlüklerimize ve kendi benliğimize olan düşkünlüğümüzdür.
Çarkın bir parçası olmayı, her önümüze konanı sorgusuz sualsiz kabul etmeyi ben de desteklemiyorum, insanın ideallerinin olması, ekonomiye katkı sağlaması, istihdam yaratması da saygı duyulası bir tutum. Eğer girişimcilik olmasaydı ve herkes güvenceli işlerin peşinde koşsaydı, orta ve küçük ölçekli işletmelerin var olma şansı kalmazdı. Yine de, bu ve benzeri yazıları gözden kaçırmaz ve dikkate alırsak, yeteneklerimizi doğru bir şekilde gözden geçirir, egolarımızı tespit eder ve törpülemeye gayret edersek, uzun vadede yaşayabileceğimiz zorlukların üstesinden gelme şansımız artacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder