E-ticaret çılgınlığı ne zaman bizi bu kadar sardı?
E-ticaret işi sadece bir websitesi kurarak yürütülebilir mi?
Doğru yaklaşım hangisi; Kendi platformunu kurmak mı? Yoksa halihazırda işleyen platformlar içerisinde yer almak mı?

Online alışverişte tüketicilerin bekledikleri faydaların başında indirim geliyor, bu durumun sebebi fırsat siteleri, özel alışveriş kulüpleri, pazara ilk girenler ve onların klonları tarafından yaratılan internet=ucuzluk kültürü, bu kültür kısa sürede tüketiciler tarafından da benimsenince pazardaki oyuncu sayısı hızla artmaya başladı, tabiki bu oyunculardan çoğu yukarıda bahsi geçen kriterleri sağlayamadıklarından yavaş yavaş elenmeye başladılar.
Pazarda kalanlar ise özellikle yabancı yatırımcılara hisse devirleri yaparak işlerini fonlama yoluna gidiyorlar.
Yazının başındaki soruların cevaplarına gelirsek, e-ticaret aslında 2000lerin hemen başından itibaren amazon.com un uzantılı etkisiyle dört bir yanımızı sarmaya başladı, fakat o dönemlerde hem online alışverişe güvenlik anlamında zayıf bir yaklaşım vardı, hem de kredi kartı kullanım oranları günümüzle kıyaslanınca oldukça düşüktü. Yeni milenyumda bankaların yoğun bir şekilde giriştikleri kredi kartı savaşları ve kredi kartlarına eklenen özellikler (bonus ve mil sistemleri), kredi kartı kullanım oranlarını gün geçtikçe arttırmaya başladı, tüm bu etkenlerin bir araya gelmesiyle 2005 sonrasında e-ticaret ivme kazandı, 2008e gelirken ortaya çıkan kriz ortamı, klasik e-ticaret sitelerinden (hepsiburada.com türevleri) bir bölümünün, finansal yapılarının sağlam olmaması ve nakit akış döngülerini kuramamaları nedeniyle elenmelerine neden oldu, koysepete, e-store, weblebi bu listenin başını çektiler.
İşte tam bu esnada pazarda yeni bir açık ortaya çıktı, kriz ortamında bir çok tedarikçinin elinde stoklar şişiyordu, talep daralması tüm dünyada olduğu gibi ülkemizi de sarmaya başlamıştı, fırsatı iyi gören bir kaç oyuncu vente-privee'nin private shopping mantığını Türkiye'ye taşıyınca, işler bir anda değişmeye başladı. Tüketici talebini bir miktar ertelemişti, tedarikçiyse elindeki stokları eritmek istiyordu ve konsinye olarak üstelik yüksek oranda iskontolu mal vermeye hazırdı, tüketici önce konsepti anlamakta biraz zorlansa da, kısa sürede adapte oldular ve tüketim hareketi kaldığı yerden devam etmeye başladı.
Peki bizim ülkemiz neden özellikle e-ticaret alanında yabancı yatırımcıların ilgisini çekiyor? Veya bir diğer soru neden bizde pazar olduğundan daha geniş görünüyor, aslında nedenini bir süredir hepimiz gözden kaçırdık, bizde kredi kartı taksit seçenekleri, nihai tüketici için diğer ülkelerde eşine az rastlanır bir finansal araç sunuyor, tüketici talebini kısmak yerine, ödemelerini uzun vadeye yayarak tüketim alışkanlıklarını değiştirmiyor, bu da ekonomiyi canlı tutuyor, ve talep daralmasının diğer ülkelerde olduğundan daha düşük seviyelerde seyretmesine olanak tanıyor. Aslında oldukça başarılı bir mantık, fakat finansal bilgisi yeterli olmayan bir tüketici kesiminin ellerinde yüksek limitli kredi kartlarının olması ne kadar doğru, tartışmaya açık bir konu. Bu aşamayı özetlersek eğer, genç nüfusumuzun yüksek olması ve benzeri argümanlar, e-ticareti tabiki etkiler, fakat bu tarz klasik yorumlara kaçmak doğru değildir, asıl konu kredi kartı taksit seçenekleridir, bu gün ortaya bir e-ticaret sitesi çıkartın, mükemmel bir site kurun, en iyi indirimler sizde olsun, tüketiciyle iletişiminiz mükemmel olsun, reklam bütçeniz rakiplerinizden yüksek olsun, fakat kredi kartlarına taksit uygulamayın ve her kredi kartı için tek çekim ile ödeme yapılabileceğini duyurun, ondan sonra da sonuçları izleyin, ister inanın, ister inanmayın reklam bütçeniz 6 ay içerisinde eriyecek, başabaş noktasına ulaşmanız ve karlı yapı kurmanız imkansızlaşacaktır.
Buraya kadar anlatılanlar e-ticaret işinin ne kadar kompleks bir yapıya sahip olduğunun da açıklaması niteliğindeydi, bu sayede ikinci sorunun da yanıtını bulmuş oluyoruz, e-ticaret işine sadece benim de bir online satış sitem olsun yaklaşımıyla girmek doğru değildir, bu işin içerisinde önceden yer almış olan kişi ve kurumların bilgi ve deneyimlerinden faydalanarak doğru projelendirmelerin yapılması gerekmektedir.
Geçtiğimiz 2 yıl içerisinde farklı konsepte sahip bir e-ticaret firmasında ve bir interaktif ajans içerisinde eş zamanlı yöneticilik yapmış bir kişi olarak, masanın her iki tarafında da oturduğumu söylemem mümkün. Bu avantaj bana "kendi e-ticaret platformunu oluşturmak / hazır bir platform içerisinde yer almak" ayrımında da ahkam kesme olanağı tanıyor, yeni bir e-ticaret platformu oluşturmak ve başarılı olmak 3 bacaklı bir masa oluşturmaktan farksız, 3 bacağın bir tanesi teknoloji, görsellik, yayılma gibi konuları çözebilecek interaktif veya dijital bir ajans, diğeri medya kısmını çözebilecek bir medya kuruluşu, bir diğeri ise tedarik işini çözebilecek güçlü bir tedarik firmasıdır, bu 3 bacak sağlam bir şekilde doğru kurguda işe dahil edilebilmişse, tabiki kendi e-ticaret platformunuza sahip olmanız ve geliştirmeniz doğru karardır, diğer senaryolarda yapmanız gereken uzmanlık alanınıza uygun bir dikey portal kurmak, kurmuş olduğunuz dikey portalı hali hazırda işlemekte olan e-ticaret platformları içerisinde yer alarak desteklemektir.
Yazıyı noktalarken, e-ticaret işinin sanıldığının aksine oldukça zorlu bir süreç olduğunu bu alana giriş yapacak olanların, e-ticaret alanında yer almış kişi ve kurumların oluşturdukları know-how'dan faydalanmalarının en doğru başlangıç noktası olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder